• Anasayfa
  • https://www.facebook.com/facebook
  • https://www.twitter.com/twitter

İMARETHANE




Hacı Abdullah Halife Zaviyesi Vakfının kuruluşundan günümüze intikali sağlanmış olan mühim yapılardan birisi de zaviye imarethanesidir. İmârethânenin özelliklerine geçmeden önce Türk-İslâm kültür ve medeniyetinde önemli bir yere sahip imârethâneler hakkında kısa izahın faydalı olacağı kanaatindeyiz.

İmâret dar anlamıyla “aşevi”dir. Yukarıda belirttiğimiz gibi imârethâneler toplumun ekonomik ve sosyal hayatında önemli rolü bulunan müesseselerden biridir. Bu müessesenin temeli vakıf sistemine dayanmaktadır. Hayır tesislerinin başında gelen imâretler, yüzyıllar boyu medrese talebeleri, cami ve hayrat hâdemesi, yoksul halk, kimsesizlere, günlük ihtiyacını karşılayamayan miskinlere, fakirlere, yolculara, ayende ve revendeye yani yoldan gelip geçenlere, misafirlere hiç de küçümsenemeyecek derecede hizmet vermişlerdir. Toplumu daha sağlıklı, kültürel yönden geliştirerek toplumda ekonomik bakımdan uçurum olmaması, toplumu huzur ve refah bakımından daha iyi seviyeye getirmeyi kısacası toplumdaki fertler arasında ahenkli bir hayat sağlamak için öğrenci, fakir, kimsesiz ve yolculara yardımda bulunmayı dini ve örfî vazife bilen İslâm âlemi bu gaye ile birçok hayır müessesi kurmuştur[1].

Hacı Abdullah Halife Zaviyesi vakfının en önemli yapılarından biri olan imârethânenin yapılış tarihi camiyle aynı tarihlere tesadüf etmektedir. İmârethan 11.10 x 11.10 metre ebatlarında olup caminin güneyinde ve iki katlıdır. İmârethanenin birinci katı ahır, ikinci katı imârethane olarak geçmişten günümüze kadar hizmet vermiştir. İmârethanenin birinci katının duvarları tamamen taştan, ikinci katın da kuzey duvarı taştan örülmüştür.

Hacı Abdullah Halife İmarethânesi aynı zaman bir derbent vazifesi de görmektedir. Derbent, dağ geçitlerine kurulmuş küçük kale veya karakol, kısacası kontrol noktasıdır[2]. Özellikle Horasan’dan gelen kolanizatör dervişler ticaret kervanları ile batı yönünde yoğun bir hareket sergilemişlerdir. İpek yolunu izleyerek Anadolu içlerine doğru ilerleyen dervişler bilhassa Çoruh-Kelkit vadisini takip eden ticaret yolunun Giresun sahiline inen kısmını oluşturan Karahisar yolu üzerindeki tehlikeli geçitleri, Kızıltaş, Bodar ve benzeri akarsu vadilerini mekân tutmuşlardır. Bugün ancak devlet tarafından sağlanabilen güvenlik işlerinin, o günün şartlarında, dağ başlarına, korkulu geçitlere veya kimsenin ulaşamadığı kuytu yerlere zaviye kuran dervişler sayesinde sağlandığını; derbentlerin ve yolların canlandığını izlemek mümkündür[3]. Karhisar-ı Şarki ile Giresun iskelesi arasında işleyen yolun belli noktalarına kurulmuş olan Botar ve Kızıltaş’taki Şeyh Mustafa, Hacı İlyas ve Şeyh Hamza zaviyeleri ile Hacı Abdullah Halife Zaviyesi birer derbent vazifesi de görmüşlerdir.



[1] Kazıcı, Osmanlı Medeniyeti ve Müesseseleri Tarihi, s. 301-302.

[2] Pakalın, OTDTS, c. I, s. 425.

[3] Barkan, “Tımar”, s. 296-297; Fatsa, Giresun Yöresinde Osmanlı Vakıfları ve Vakıf Eserleri, s. 220.


Site Haritası
DÜĞÜN-NİŞAN-MEVLÜT