• Anasayfa
  • https://www.facebook.com/facebook
  • https://www.twitter.com/twitter
HARUN BOSTANCI
hbostanci23@hotmail.com
GİRESUN YÖRESİ TEKKE VE ZAVİYELERİ
18/03/2012

Türk dervişlerin gittikleri yöreleri, Türk-İslâm kültürü ile tanıştırmalarında uyguladıkları yöntemler ilgi çekicidir. Bu yöntemlerden biri de kurdukları tekke ve zâviyeler etrafında oluşturulan yerleşim biçimleridir. Önce bu yerleri Âhî-çukuru, Dede-köy, Eren-köy, Veli-köy, Tekke-köy, Tekke-dere, Tekke-güney, Tekke-viran, Zeyve gibi isimlerle tesmiye ederek, bir kimlik kazandırmışlar; sonra da buralarda imaret, tekke, câmii, medrese, derbent ve köprü gibi bayındırlık faaliyetleri yaparak buraları diyar-ı İslâm haline getirmişlerdir. Bunun en güzel örneği Ahmet Yesevî’ye bağlı akıncı dervişlerin büyük kalabalıklar halinde Anadolu’nun bakir ve iskâna müsait topraklarında gerçekleştirdiği fetih hareketidir . Yesevî ekolünün Anadolu’da en tanınmış ismi, aynı zamanda bir Türkmen dervişi olan Şeyh Evhadü’d-Din Kirmanî kabul edilir. Hoca Ahmet Yesevi’yi görmemiş olmasına karşın, onun meşrebine bağlı olduğu Muhyiddin Arabî tarafından nakledilir. Yesevi ekolünün Anadolu’daki temsilcisi kabul edilen Kirmânî’nin Türk asıllı olması ve Türkmenler arasında Türkçe konuşması ününü artırmıştır. Onun ortaya koyduğu tasavvufi anlayış konar-göçer Türkmenlerin sosyal yaşamına uygun düştüğü için daha fazla ilgi uyandırmıştır. Temelde üstün nitelikli insan anlamında insan-ı kâmil yetiştirmeyi hedefleyen bu düşünce Türkmenler tarafından Anadolu’ya taşınmıştır. Bu gönüllü ve kendilerini İslâmiyet’e adamış ulu dervişler olmasaydı, Anadolu’ya gelen Türkmen akınlarının akıbeti belki Hun-Türk imparatoru Attila’nın yönetimindeki müthiş akından farkı kalmayacak, eriyip gidecekti. Sosyal, kültürel ve askeri temellere dayanmayan devletlerin çok kısa bir zamanda çöktüğü tarihi bir gerçektir. İşte Malazgirt zaferiyle Anadolu’ya bir daha gitmemek, ebedi Türk devletini kurmak üzere Türkmen akıncılarının yönettiği insan seline ruh ve şekil veren tek etken bu Türk dervişleridir . İlk Türkmen kafilelerin geldiği zamanlarda Giresun yöresini bir Uç bölgesi olarak görmek mümkündür. Ortalama bir tahmine göre XIV. yüzyılın birinci yarısının sonları ile Osmanlı yönetiminin tam olarak kurulduğu XV. yüzyılın ikinci yarısına kadar bölgenin Müslüman Türkler tarafından iskânı büyük ölçüde tamamlayan süreci Uç beylerinin hâkimiyeti statüsünde görmek yanlış olmasa gerektir . Zira uç geleneği ve sürekli gazâ, Osmanlı Devleti’nin kuruluş ve genişlemesinin en dinamik âmilidir. Fethedilen topraklardan büyük bir kısmı fethe katılan gâzi, alp şeklinde tesmiye edilen beylere veya alperen denilen dervişlere dağıtılmış, kılıç hakkı ve yurt olarak tahsis edilmiştir. Kendiliğinden göç eden, sınır boylarına yerleşip kalan, dağ başlarında yer bulan ve toprağı açıp işleyen muhacir halkın öncüsü ve mümessili kabul edilen Türk dervişlerini, Osmanlı döneminde şekillenen tasavvuf geleneğindeki tarikatlardan birine mensup görmek doğru değildir. Zira dönemin kronikleri, bu unsurları Osmanlı öncesinin sûfî gündemini oluşturan fütüvvet teşekkülleri olarak göstermektedir. Yukarıda işaret ettiğimiz gibi Gâziyân-ı Rûm, Âhiyân-ı Rûm, Abdalan-ı Rûm, Horasan Erenleri ve Alperenler tâbir olunan bu dervişler, konuyu inceleyen bilim çevreleri tarafından, genellikle birer kardeş ve yârân birlikleri olan Ahî zâviyeleri başlığı altında incelenmektedir . Nitekim Trabzon ve Canik vilâyetlerine ait vergi defterlerinde ahî ön adı kullanan çok sayıda zâviyedâr veya reâyânın olması; ahî kültürünü yansıtan yer adlarına sıkça rastlanması bunu doğrulamaktadır. Ayrıca ahî kültüründe bir meslek dalının kurucusu veya başı anlamına gelen pir sözcüğünü kullanan çok sayıda vergi mükellefine rastlanmaktadır . Yine ahîlikte yüksek makamlardan birini temsil eden halife kavramının şahıs adı ve zâviyedâr olarak kullanıldığını biliyoruz. Nitekim bölgede ilk Türk iskânı sırasında, adı geçen dervişlerin kurduğu zâviyelerde şeyhlik yapan kişiler genellikle yazma vesikalarda halife olarak anılmaktadır . Çalışmamız içindeki Hacı Abdullah Halife Zâviyesi’nin kurulduğu köyün Osmanlı tarihindeki adı Âhî-çukuru şeklinde tesmiye olunmaktadır. Bahse konu zâviyenin başka bir tarikata mensup olup da ahî sıfatını kullanmasını beklemek, eşyanın tabiatına aykırı bir durumdur. Öyle anlaşılmaktadır ki, küçük bir derviş/ahî Türkmen topluluğu yeni fethedilmiş bu bölgeye gelmiş bir parça toprak seçerek yerleşmiştir. Burada tesis edilen zâviyeye sultanlar tarafından vergi muâfiyeti ve çevreden bazı köylerin gelirleri de vakıf olarak tahsis edilmiştir. Bu ayrıcalıklar giderek bölgeye hariçten yeni göçmenlerin gelmesini sağlamıştır. Böylece yeni bir Türkmen köyü ve dolayısıyla da küçük vergi ünitesinin çekirdeği oluşmuştur .

Karadenizin ve tüm Anadolumuzun Türk-İslam yurdu olmasında emeği geçen  tüm Ahi dervişleri başta olmak üzere bu vatan için Çanakkale canlarını feda eden aziz şehitlerimizi rahmet ve minnetle anarş Yüce mevladan bu aziz millete bir daha   "Çanakkale" gibi ağır bir imtihan yaşatmamasını niyaz ederim.Boludan selam ve hürmetlerimizle. 18 MArt 2012 Harun Bostancı BOLU

KAYNAKLAR:

[1] Mikail Bayram, “Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslâmlaşmasında Hâce Ahmet-i Yesevi’nin Rolü”, Ahmet Yesevî, Seha Neşriyat, İstanbul 1996, s. 533.

[2] Mehmet Fatsa, Giresun Yöresinde Osmanlı Vakıfları ve Vakıf Eserleri, Giresun Beldiyesi Kültür Yayınları, İstanbul 2007,s. 71; M. Bayram, a.g.e, s. 542. Karahisar yöresi Âhîleri için bk. Yaşar Yücel, Kadı Burhâneddin Ahmet ve Devleti- Mutahharten ve Erzincan Emirliği, Ankara 1983, s. 48-51,81, 83, 120.

[3] Bu dönemde bölgesel egemenlik alanları oluşturan Çepni liderleri için bkz. Mehmet Fatsa, Giresun Yöresinde Osmanlı Vakıfları ve Vakıf Eserleri, s. 172–173, 310, 501.

[4] Ö. Lütfi Barkan, “İstilâ Devirlerinin Kolonizatör Türk Dervişleri ve Zâviyeler”, Vakıflar Dergisi, c. II, s. 282-283; Halil İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu-Klasik Çağ (1300-1600), s, 155-157; M. Hüdâi Şentürk, “Rumeli’de İskân Siyaseti”, Belleten, LVII, Nisan 1993, s. 94

[5] Bunların bir kısmı Pir Aziz, Pir Dede, Pir Hızır, Pir Garip gibi sıfat isim; bir kısmı ise Pir Mehmet, Pir Ali, Pir Hasan gibi günlük hayatta kullanılan sıradan isimlerdir. Bkz. OYTK-I, s. 660-664; OYTK-II, s. 609-615.

[6] Ahilikte Şeyh makamına kaim olan kimse (Bkz. M. Saffet Sarıkaya, XIII-XVI. Asırlardaki Anadolu’da Fütüvvetnâmelere Göre Dinî İnanç Motifleri, Ankara, 2002, s. 59

[7] Fatsa, Giresun Yöresinde Osmanlı Vakıfları ve Vakıf Eserleri, s.72.

[8] H. İnalcık, Osmanlı İmparatorluğu-Klasik Çağ, s. 155.

 

 



2938 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

     18/03/2012 22:34

hocam derin çabalarını takdir etmek yetmez, ne diyeyim sen zaten tekkelisin.tekkede doğmak ve büyümek hacı abdullah halife torunu olmak değil fikirlerine ve hizmetine layık ve o yolda olmak torunu olmak olsa gerek. anladın hocam ne demek istediğimi.
mehmet şen

Yazarın diğer yazıları

Hacıemiroğulları Beyliği Dönemi Doğu Karadenizde Sufî Zümreler,Mutasavvıflar ve İskan Faaliyetleri - 02/02/2019
Hacıemiroğulları Beyliği Döneminde Doğu Karadenizde Sufî Zümreler, Mutasavvıflar ve İskan Faaliyetleri
Anadolunun Manevi Mimarları: “Mutasavvıflar ve Zaviyeler” - 07/05/2018
Anadolunun Manevi Mimarları: “Mutasavvıflar ve Zaviyeler”
Anadolunun Manevi Mimarları: “Mutasavvıflar ve Zaviyeler” - 07/05/2018
Anadolunun Manevi Mimarları: “Mutasavvıflar ve Zaviyeler”
Tarih Bizi Çağırıyor... - 10/04/2018
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR…
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR… - 10/04/2018
TARİH BİZİ ÇAĞIRIYOR…
TARİH BİLİNCİ - 12/10/2013
Tarihi Sempozyum
Tuğlacık Köyü - 08/05/2012
Tuğlacık Köyü(HARAVA)
Geçmişten Günümüze Tekke Köyü - 23/04/2012
Geçmişten Günümüze Tekke Köyü
TEKKE VE ZAVİYELERİN OSMANLI İKTİSADİ VE SOSYAL YAPISINA TESİRLERİ - 13/03/2012
TEKKE VE ZAVİYELERİN OSMANLI İKTİSADİ VE SOSYAL YAPISINA TESİRLERİ
 Devamı
Site Haritası
DÜĞÜN-NİŞAN-MEVLÜT